Dogonlar
Kadim Dogon Kabilesi, kuzeybatı Afrika’nın derinliklerinde, Burkina Faso ve Bali’de, geçen yüzyıla kadar nispeten tecrit halde yaşayan, yaklaşık 100.000 kişiden oluşan çok eski ve büyüleyici antik kültürlerden biridir. Dini gelenek ve ritüellerine son derece bağlı olan bu topluluk, devasa maskeleri, ahşap heykelleri ve mimarileriyle tanımasına rağmen, onları gizemli kılan şey, hayret uyandıran astronomi hesapları ve kozmoloji bilgileridir.
Sirius yıldızı
Hiç şüphesiz gökyüzündeki en parlak yıldız(lar) olan Sirius’un adı, Yunanca’da parlak, kavurucu ya da parlayan anlamına gelen ‘Seirios’ kelimesinden türetilmiştir.
Çıplak gözle tek bir yıldız olarak görünen Sirius (Akyıldız), aslında tayf türlerine göre yapılan yıldız sınıflandırma sisteminde Sirius A olarak adlandırılan A1V tipi beyaz bir ana yıldızdan ve Sirius B olarak adlandırılan DA2 tipi beyaz cüce kardeşinden oluşan, yaklaşık 200-300 milyon yaşında olduğu tahmin edilen ikili bir yıldız sistemidir. Güneşten 25, en parlak ikinci yıldız olan Canopus’tan ise iki kat daha parlak olan Sirius’un, son bulgular ışığında ikili değil aslında ‘üçlü’ bir yıldız sistemi olduğu inancı güçlenmiştir.
Sirius A
Dünya’dan 8.7 ışıkyılı uzaklıkta, Büyük Köpek (Canis Majoris) takımyıldızının çene kısmında bulunan – bu nedenle Köpek Yıldızı ya da mavi-beyaz yıldız olarak da bilinen – güneşten iki kat büyük 25 kat daha parlak ‘büyük beyaz’ bir yıldız olan Sirius A, yarım küremizdeki en büyük ve en parlak yıldızdır.
Sirius B
Sirius B, beyaz bir cüce yıldızdır . Sirius A’dan 100.000 kat daha sönüktür. Dünya ile hemen hemen aynı boyutta olmasına rağmen neredeyse Güneş ile aynı kütleye sahiptir, bu da onu inanılmaz derecede yoğun bir nesne haline getirir. Yaklaşık 120 milyon yıl önce, güneşten beş kat daha büyük bir beyaz yıldızdı, ancak sonra kırmızı dev aşamasına geçti ve şimdi gördüğümüz hali, bir zamanlar aktif olan bir yıldızın ölmekte olan kalıntısıdır.
Sirius üçlü sisteminin keşfi
Sirius’un ikili ya da üçlü bir yıldız sistemi oluşu “oldukça” yeni bir keşif sayılır. Alman astronom Friedrich Wilhelm Bessel 1844 yılında bunu ilk fark eden kişi oldu. Gökbilimci, Sirius A’nın özdevim hareketlerindeki değişikliklerden (sapmalardan) yola çıkarak ona 50 yıllık bir süreyle eşlik eden görünmeyen bir yoldaşı olması gerektiği sonucuna varmıştı.
Daha sonra Sirius B olarak adlandırılacak olan bu görünmeyen arkadaş, 1862‘de Amerikalı bir astronom ve teleskop üreticisi olan Alvan Graham Clark tarafından o dönemin en büyük teleskoplarından biri ile ilk kez gözlemlendi ve böylece Sirius’un gerçekte çift yıldız olduğu ortaya çıkmış oldu. 1894’ten beri Sirius Sistemi’nde gözlemlenen yörünge düzensizlikleri, sistemde üçüncü bir bileşenin olduğunu ortaya koymaktadır; ancak bu bileşenin varlığı bugüne dek kesin olarak (gözlemle) doğrulanamamıştır.
Matematiksel verilere göre varolması gerektiği düşünülen üçüncü yıldız Sirius C‘nin, kütlesi Güneşimiz’den yüz kat, parlaklığı ise çok daha az olan kırmızı bir cüce yıldız olduğu, mevcut ekipmanlarla gözlemlenmesinin zorluğundan ötürü fiziksel keşfinin hala yapılamadığına inanılıyor.
Sirius B, Po Tolo ve Emma Ya
Sirius B, çıplak gözle gözlemlenemeyen bir yıldızdır. 1930’lu yıllarda Dogon’u ziyaret eden antropologlara göre kabile, “Po Tolo” (Sirius B) dedikleri bu yıldızın varlığından haberdarlardı. Sadece bununla da kalmayarak, Sirius B’nin yakınındaki beyaz bir cüce yıldızın varlığını, yörüngesinin şeklini, yıl cinsinden uzunluğunu ve oldukça yoğun bir yapısı oluşuna kadar tüm detaylarıyla biliyorlardı. Dogonlar bu yıldıza “Emma Ya” (Sirius C) adını vermişlerdi. Emma Ya şimdiye kadar gökbilimciler tarafından bulunamamış olsa da sahip oldukları şaşırtıcı bilgiler bu konuyu da kayde değer kılıyor.
Görünüşe bakılırsa bilim adamlarının yakın geçmişte farkına vardıkları Sirius yıldız sistemi, Afrika’daki Dogon kabilesi tarafından 5.000 yıldır biliniyor ve kutsal kabul ediliyordu!
Peki Dogonlar tüm bunları nasıl öğrendiler?
Dogonlar için gökyüzü son derece önemlidir. Dogon mitolojisine göz atacak olursak, Nommo olarak bilinen ilk canlıları gökyüzü Tanrısı Amma‘nın yarattığını görürüz. Nommo, ataların ruhları olarak kabul edilir, fakat aynı zamanda amfibi balık benzeri yaratıklar olarak da tanımlanırlar. Genellikle suyun üstadları ve öğretmenler olarak kabul edilirler.
Dogonlar, Gökyüzü tanrısı Amma’nın bu varlıkları uzak bir yerde yarattığını iddia eder. Amma ilk Nommo’yu yarattıktan kısa bir süre sonra, bu varlık çoğalarak dört çift ikize dönüştü. Bu ikizlerden birinin Amma’ya ve Tanrı’nın yarattığı evrensel düzene isyan ettiği söylenir. Efsanenin bu noktada Adem Havva ve Annunaki antik hikayeleriyle büyük bir benzerlik göstermesi dikkat çekici!
1931 ve 1956 yılları arasında Fransız antropologlar Marcel Griaule ve Germaine Dieterlen, Dogon kabilesini incelemek üzere kuzeybatı Afrika’ya gittiler. Griaule , 1946 yılı sonunda, Dogonlar hakkında daha sonra yayınlanacak olan çalışmalarının kaynağı olarak gösterilen Ogotemeli adlı bir dogon şamanı ile otuz üç gün geçirdi. Griaule, antik Dogon kabilesinin inançları hakkında neredeyse üç bin sayfa kaleme aldı ve Dogon kültürü hakkındaki birçok detayın yanı sıra eşsiz kozmoloji bilgilerini de ayrıntılı olarak aktardı.
İddiaya göre Dogonlar Griaule ve Dieterlen’e bir takım sırlarını ifşa ettiler. Dogonlar ayrıca, Tanrıları Amma’nın Sirius yıldızı etrafında dönen bir dünyanın sakini olduğunu anlattılar. Nommos’un, gökten ‘ateş ve gök gürültüsünün eşlik ettiği bir gemi‘ içinde geldiğini söylediler. Bununla birlikte tüm astronomi bilgilerinin yıldızlardan, özel olarak bir Gökyüzü Tanrısından aldıklarını aktardılar.
Dogonlar halen bu Gökyüzü varlıklarının ziyaretlerini ve miraslarını onurlandırmak için bir festival düzenlerler. Festival boyunca, hem insansı hem de tamamen farklı varlıkları betimleyen ahşap maskeler takarlar.
Dogonlar tanrılarının geldiği bu yıldıza Po Tolo derken, günümüz gökbilimcileri onu Sirius B olarak adlandırıyor.
Peki Dogonlar gökyüzünü gözlemlemek için gerekli araçlara sahip olmadan tüm bu astronomik bilgiye nasıl sahip oldular?
Bu eski anlatılar sadece mit ve efsanelerin birer parçası mı yoksa unutulmuş farklı bir tarihin uzantısı olabilir mi?
Astronomi ve bilim tarafından doğrulanana kadar şimdilik mitolojik hikayeler olarak kalacakları kesin. Ancak kim bilir belki de günün birinde dünyanın unutulmuş tarihinin tozlu sayfalarında yerini alır!
Kaynaklar:
ancient-code.com
historicmysteries.com
visualmelt.com
nineplanets.org
humansbefree.com
wikipedia.org
Son Yazılar
Son Yorumlar
Arşivler
Kategoriler
- Accessibility
- Audio
- Bilim
- Bilinç
- Careers
- Content Marketing
- Creative
- Design
- Design
- Digital
- Event
- Featured Post
- Food
- Food
- Gizli Tarih
- Green sea
- Haberler
- İfşaat
- Innovation
- iPhone
- Kabal
- Kanal Mesajları
- Kozmos
- Kült
- Kültür
- Lifestyle
- Matrix
- Meditasyon
- Mobile
- Negatif Varlıklar
- On Page SEO
- Oyuk Dünya
- Product Updates
- Red Dress
- Reenkarnasyon
- Research
- Review
- Röportajlar
- Sağlık
- Search Engines
- SEO
- Şifa
- Spiritüel
- Technology
- Teknoloji
- Travel
- Travel
- Uncategorized
- Uyanış
- Video
- Yüksek Benlik
- Yükseliş
- Zaman Çizgileri
Search
Recent Post
Bilim İnsanları, 3.3 Milyon Yaşında Dünyanın En
- 3 Ekim 2022
- 4 min read
Kadim Anunnakiler İçin Altın Neden Bu Kadar
- 7 Kasım 2021
- 7 min read
Dogon Kabilesi ve Gizemli Sirius Bağlantısı
- 2 Kasım 2021
- 7 min read